interfere with

  1. engel/mani olmak, zarar vermek, zararı dokunmak, (kötü yönde) etkilemek, bozmak, altüst etmek.
    Noise
    interferes with my work. The weather interfered with our plans. I will come on Sunday if nothing interferes.
  2. sarkıntılık etmek.
    The little girl was interfered with by her babysitter: Bakıcısı küçük kıza sarkıntılık etti.
kişisel çıkarlarına müdahale etmek Fiil
özel menfaatleriyle çatışmak Fiil
(bir patent) başvurusuyla çatışmak Fiil
özel işe müdahale etmek Fiil
birinin çıkarlarına zarar vermek Fiil
birinin planlarını engellemek Fiil
birinin planlarına mâni olmak Fiil
birinin servetine halel getirmek Fiil
adaleti engellemek Fiil
adaletin işlemesine engel olmak Fiil
adaletin normal seyrini engellemek Fiil
yerleşik hükümete saldırmak Fiil
bir kuralın uygulanmasını engellemek Fiil
eğlencenin görevi engellemesine izin vermek Fiil
karış(tır)mak, kurcalamak, müdahale etmek.
Please don't interfere in my business. Police interfered
to stop the riot. Don't interfere with this machine.